Türkiye’nin son iki yıldaki makroekonomik politikaları, cari açığın önemli ölçüde azalmasını ve enflasyonda düşüşü sağladı. Yeni bir OECD raporuna göre Türkiye, güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için güvenilir ve ihtiyatlı para ve maliye politikalarını sürdürmeli ve verimliliğini artırmak için de geniş kapsamlı yapısal reformlar uygulamalı.
En son OECD Türkiye Ekonomik Anketi’ ne göre GSYİH büyümesinin 2025’te %3,1 ve 2026’da %3,9 olacağı öngörülüyor. 2026 yılında enflasyon düşmeye devam ederek %17’ye ulaşacak.
Anketi İstanbul’da Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte sunan OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, “Sıkı para politikasının ve finansal disiplinin sürdürülmesi, diğer OECD ülkeleriyle sürdürülebilir ekonomik yakınsama sağlamak ve enflasyonun %5 hedefine doğru düşmeye devam etmesini sağlamak için kilit önemde olacak.” dedi. “Finansal disiplinin güçlendirilmesi, harcama verimliliğini iyileştirmek ve vergi gelirlerini optimize etmek için yapısal reformlar gerektirecek.”
Türkiye ekonomisi son derece dinamik olsa da firmalar üzerindeki idari yük azaltılarak iş dinamizmi artırılabilir. Profesyonel hizmet faaliyetleri, OECD’de en sıkı düzenlemelere tabi faaliyetlerin başında geliyor ve değer zinciii genelinde verimliliğe engel teşkil ediyor. Yabancı katılımı dâhil olmak üzere hizmetler üzerindeki kısıtlamalar ve düzenlemelerin hafifletilmesi iş dinamizmini, hizmet ihracatlarını ve doğrudan yabancı yatırımı teşvik edebilir.
Türkiye’de çalışan başına düşen potansiyel büyüme yavaşlıyor. Türkiye ekonomisi orta teknoloji düzeyine sahip sektörlerde uzmanlaşmayı sürdürüyor ve yüksek beceri gerektiren imalat ve hizmetlerde rekabet gücünü artırması gerekiyor. Küresel değer zincirlerindeki yukarı yönlü entegrasyon, şirketlerin uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü kazanmasını sağlamak için inovasyonun daha iyi yaygınlaştırılmasını ve iş gücü becerilerinin artırılmasını gerektirecek.
Ekonomi de kadınlar başta olmak üzere daha yüksek istihdam oranlarının faydasını görecek. Kadınların iş gücüne katılımı, diğer OECD ülkelerine göre önemli ölçüde düşük kalıyor. Okul öncesi eğitim olanaklarının genişletilmesi, çocuk yardımlarının iyileştirilmesi ve ebeveynler için etkin vergi oranlarının düşürülmesi, kadınların iş gücüne katılımını artıracak. Düşük gelirli çalışanların sosyal güvenlik katkı paylarının azaltılması da iş gücü piyasasına katılımı yükseltecek ve resmî olmayan uygulamaları azaltacak.
Sera gazı emisyonları nispeten düşük olsa da hızla artıyor. Mevcut politikalar, hükûmetin 2053’e kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmada yetersiz kalıyor. Emisyonların azaltılması, sera gazı emisyonlarının daha yüksek etkili fiyatlandırılmasını ve enerji tedarikinde kömürden uzaklaşılmasını gerektirecek. İklim değişikliğine uyum politikaları da artan sıcaklıkların neden olduğu, örneğin orman yangınlarının yol açtığı yüksek maliyetler gibi riskleri ele alacak şekilde genişletilmeli.
Önemli bulgular ve tabloların yer aldığı Türkiye Ekonomik Anketi’ne Genel Bakış’ı görün (bu bağlantı medya haberlerinde kullanılabilir).
Gazeteciler daha fazla bilgi için OECD Medya Ofisi’ nden Spencer Wilson ile iletişime geçebilir (+33 1 45 24 81 18).
100’den fazla ülke ile çalışan OECD, bireysel özgürlüğü korumaya ve dünyanın her yerinden insanların ekonomik ve sosyal refahını iyileştirmeye yönelik politikaları destekleyen küresel bir politika forumudur.